29.9.13

eylül biterken


 Eylül ayı da geldi geçti, sonbahar artık iyice kendini hissettirmeye başladı.Gündüzler hala sıcak olsada geceler serin ama olsun ben sonbaharı severim hele yağmura bayılırım. Gelelim bu hafta sonunun  etkinliğine;
cumartesi günü  Göktürk'ü köpek çiftiğine götürelim dedik özellikle eşim çok istedi bunu çünkü kendisi tam bir köpek severdir. Göktürk'ün köpeklerle beraber büyümesini istiyor duygusal zekasının  gelişmesi için.:) Eee tabi haklı ben ise köpeklerden uzak dururum dokunamam bile. Ben uzaktan onları izlemekle yetindim onlar bab oğul keyfini sürdüler oğlum köpekleri çok seviyor çok:). Köpeklerin seslerini duyar duymaz onların seslerini taklit etmeye başladı.


bu arada kombin fotoları yapmak istiyorum ama evde fotoğraflarımı çekecek kimse olmayınca kalıyor öyle. Dönüşte eşim birkaç fotoğrafımızı çekti .Bu seneye kadar ben hiç dolgu topuk giymezdim ama şu an ayağımdan çıkarmıyorum desem yeridir çok rahatmış kullanımı.




salıncakta 2 kişi, oğlum kucağıma zor sığıyor artık




oğlum yaklaşık 20 gündür yürüyor ama arada emeklemeye devam:).(bu arada oğlum 14.ayını doldurdu) Biz onu çimenlere bırakmıştık bakın nerde bulduk :). O gün her tarafı kir  toz içindeydi ama kirlenmesine izin verdik çünkü çok mutluydu  bir o yana bir bu yana koşarken o an ne demişler kirlenmek güzeldir bıraktık çocukluğunu yaşasın çocukların kişisel özerkliklerini  kazanmalarında ilk  ve en önemli adımlardan biriside bu.


 sevginin en saf hallerinden biri daha bu köpek evet sevilebilir cinsten gayette uysaldı.



 baba çocuğa köpek sevgisini  aşılarken, Göktürk çoktan köpeklere gönlünü kaptırdı bile... Çocuklar hayvanlarla  birlikte büyünce merhamet duyguları  daha çok gelişiyor. Küçük yaşta empati yeteneklerinide geliştirmeye başlıyorlar. Minik kalplere minik arkadaşların hep eşlik etmesi dileğiyle....


18.9.13

anniversary


                            Tarih 18 eylül 2010 , 6 yıllık flört dönemi evlilikle taçlandı... 



3. evlilik yıldönümümüzü kutluyoruz  bugün ; öyle bir geçer zaman ki dedikleri buymuş demek.




stüdyo çekimlerini klasik  bulduğumuz için dış mekan çekimi yaptırmıştık tabi daha sonraları dış mekan çekimleri daha da zenginleştirildi aksesuarlarla. Bizimki aksesuarsız çekimlerden oldu.:)



işte o imza evet dedik ve yeni bir hayata adım attık. Herşey daha dün gibi....


 


                           dünümde, bugünümde ,yarınımda hep sen hep sen varsın. Oğlumuzla birlikte daha nice güzel günlerimizi kutlarız inşallah hayatım.






tavsiye kanalından gelen minik hediyem ve avantaj katalogu




Kısa bir süre önce tavsiye meleği oldum. Geçen cuma günü işyerime bu paket geldi. Bu paket, tavsiye kanalından gelen ilk paketim.  Paketin içinde  D shopping 2013 kataloğu, fırsat kuponları ve bu minik çanta vardı. Bu minik  çanta; çok fonksiyonel bir parça hemen çantamda yerini aldı: ). Kataloğda birbirinden güzel ürünler var ; benim favorim ise aynalı takı dolabı oldu. Yakın zamanda almayı planlıyorum. Sizlerde bu kataloğa göz atmak isterseniz www.dshopping.com.tr'ye bir göz atın derim. Eğer sizde tavsiye meleği olmak isterseniz www.tavsiyekanali.com'a tıklayın, güzel fırsatları kaçırmayın. Teşekkürler tavsiye kanalı!
                                                                                               herkese iyi geceler

11.9.13

aŞksın SEN





O minik o mis gibi süt kokulu hallerini çok özledim annem bu fotoğrafta 4 aylıksın:)










sen henüz 5 günlükken evimize ilk geldiğin gün, 3 kişilik hayatımıza merhaba dediğimiz ilk gün




miniğim 3 aylık 





 bilgisayar canavarı iş başında; bebeğim 8 aylık





 



sen doğduktan sonra en çok dinlediğim şarkı bu oldu  canım oğlum, bu şarkıyı  her dinleyişimde  gözyaşlarına boğuluyorum kalbime dokunuyor bu şarkıdaki her kelime ve o büyülü ezgi.....


7.9.13

çikolata ve bir film tavsiyesi



Aranızda çikolatayla aşk yaşamayan yoktur herhalde. Bu benzersiz lezzete hayır diyebilenleri anlayabilmiş değilim. Küçükken babam akşamları  eve gelirken bize ülker çikolatalı gofret getirirdi:). Hey gidi günler hey ben artık kendi çocğuma çikolata alacak yaşa geldim. Bu şemsiye çikolataları görünce dayanamadım.Tabi almamla birlikte mutluluk hormonlarım tavan yaptı:). Bu arada ben abur cubursuz da yapamam. He zaman çantamda atıştıracak birşeyler bulunur.

















ne kadar doğru:) çok masumane çok:)






ruhumu yansıtan slogan:)






çikolata denilince aklıma gelen ilk filmdir bu. Filmin  sinfully delicious başlığı hemen dikkati çekiyor ve insanda merak uyandırıyor. Filmin konusu is şöyle: Küçük bir Fransız köyündeki gündelik yaşam, yeni taşınan gizemli bir genç kadın ve kızı sayesinde bir anda değişiverir. Oldukça kasvetli ve birbirinin aynı günler geçiren kasaba halkı, anne-kızın birlikte açtıkları son derece sevimli çikolata dükkanı sayesinde, farkında olmadıkları bambaşka bir hayatla tanışırlar. Zevkin, eğlencenin, neşenin ve en önemlisi çikolatanın olduğu bir hayattır bu. Fakat kasabadaki bu değişimden memnun olmayan insanlar da vardır. Bunların en başında, ahlak bekçiliği yaparak kasabada dilediği gibi bir ortam yaratan belediye başkanı gelmektedir. Ama birbirinden lezzetli çikolataların karşısında durmak, o kadar da kolay değildir. Filmde,  Johnny Deep'i çingene rolünde görüyoruz. İzlemeyenler mutlaka izlemeli.


bol çikolata, bol kahkaha diliyorum size!

4.9.13

kadın olmak neydi?



473739183_5c99733c4b
kadın ve erkek düşünce sistemi arasındaki fark!








 




Hala sağda solda ‘kadınlar ne ister?’ kaygılı haberler ya da yazıl
ar görüyorum.

Çok belli değil mi?
Her şeyi!
Dünyanın en nefis pastasını yapmayı öğrenmek için kurslara kaydolmak ama onu yerken asla kilo almamak istiyoruz. Makyaj ürünlerine servet harcamak, çığlık çığlığa oje ve ruj rengi beğenmek ama hep doğal görünmek istiyoruz. Ergen bir kız tipinden bir an önce kurtulmak ama hiç yaşlanmamak istiyoruz. En mükemmel adamlarla evlenmek ama onlara bizden başka kimsenin aşık olmamasını istiyoruz.
Böylece hayattan bir erkek kadar kolay sıkılmıyoruz. Çünkü çok eğlenceliyiz! O kadar ev işinden sonra yan komşuyla balkondan sarkarak konuşmak adrenalin dolu gerçek bir macera! Yemeği yakmadan dizinin bir dakikasını kaçırmayarak izleyebilmek özverili bir antrenmanın sonucu…
Yemekti, çamaşırdı, çocuklardı… Bunlar sonraki işler tabii. Biz küçücük şeylerle mutlu olmayı da biliyoruz! Mesela bunlar bizi mutlu edebilirdi:
Küçük fiyatlı küçücük bikiniler, küçük ayaklı küçücük bebekler, küçük ışıltılı küçücük pırlantalar… Elbette her şeyin(!) küçüğünü tercih etmeyiz. Dünyamız kocamandır mesela, aşk kocaman olsun isteriz, kocaman bir ayıcıkla gelen uzun boylu sevgili de hoş olmaz mı? Herkes için bol bol yeri olan dev bir mağaza da hiç fena sayılmaz!
Moralimiz bozulursa dünyaya sövüp  sarhoş falı bakmaktansa ayakkabı almayı da tercih edebiliriz. Ayaklarım 36 numara desem, bu da küçük şeylerle mutlu olmak sayılmaz mı?
İstediğim an durmaksızın konuşabiliyor olmaktan, kıyafetlerin rengini anlamaktan, dünyadaki insan neslinin devamına aktif katkıda bulunma yeteneğimden, ağlamayı gurur meselesi yapmamaktan, sevdiğimi söyleyebilmekten, sokağa tükürmeyi ya da rahatça kaşınabilmeyi yadırgama özelliğimden, organlarımın idaresinin tamamen(!) kontrolümde olmasından, her fırsatta siyaset konuşma zorunluluğu hissetmemekten, ‘harika sevişsin ama tecrübesiz olsun’ anlayışını taşımamaktan, maç zamanları tüm programımı yeniden düzenlemek zorunda kalmamaktan ben şahsen pek bir mutluyum.
Bunlara yaklaşık 50 cümle daha ekleyebilirim, ama bunları söylemek için seçeceğim kelimelerin çoğu, erkekler tarafından oluşan resmi bir ekipçe yasaklandı.
Marilyn+Monroe+eeeHayatımın hiçbir döneminde erkek olmak istemedim. ‘Şanslı olsam erkek doğardım’ diyenleri de hiç anlamadım.
Elbette yukarıda bahsettiklerim kadar basit olduğunu iddia etmiyorum ne erkek, ne de kadın olmanın. Ama sizin düşündüğünüz kadar zor olmadığına da eminim, belki benimle paylaşmak istersiniz neden kadın olmaktan gurur duyduğunuzu ya da neden bıktığınızı. Merak etmeyin, biz bize konuşuyoruz şurada. Adınız çıkmaz, itiraf edin!
Kadın olmak çok zengin olmak gibidir. Kazanacak ve kaybedecek çok şeyiniz vardır. Biraz da seçimlerdir kadınlık yatırımını sonuçlandıran. İster bozdurup bozdurup harcarsın, ister bozup bozup harcanırsın.


yazı : Gülben ŞAŞ 

not: yazı madam brownie sitesinden alınmıştır.

2.9.13

dolaba eklenenler...

 
 
 
 
 
 
 
 
Cumartesi günümü alışverişe ayırdım sezon sonu indiriminden yararlandım.:)  bu sandaletler Koton'dan  ( 35liraya aldım)  bunların  rengarenk  oluşuna  bayıldım sandalet  delisiyimdir yazın sandaletten başka bir şey giyemem
 
 
 
 



 

 
 







 



 Bu tişörtün de omzundaki püskül detayına bayıldım ve 9 liraya aldım. Beyaz tişörtlere her zaman  her yerde ihtiyaç var.







 bu beyaz atlet ise yine Koton'dan ( 20 lira ) atletin güpürlü bir görünümü var dün gece  dışarı çıkmıştık atletimi turuncu eteğimle kombinledim gayet hoş oldu. Bu arada biz bebekten sonra  ilk defa gece gezmesine çıktık, içkimizi içtik, canlı müzik dinledik o  kadar iyi geldi ki babannemiz sayesinde hoş bir gece geçirdik umarım devamı gelir.:) bu atletin siyah rengini de alacağım.






pentideki  % 70  indiriminden bende faydalandım. Fiyatlar bayağı düşmüştü. Siyah  etekli bikini takımı 24 liraya geldi.





aynı eteği  birde pembe üstle tamamladım. Pembe ile siyahın uyumunu seviyorum. Sonuç olarak  birkaç parça alışveriş yapıldı ve eve mutlu dönüldü.:)